5 Ekim 2025 Pazar

Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisi

5 Eylül 2025 Saat 02:26 

Biraz önce "Ennio Morricone ve Nino Rota'dan Film Müzikleri" konserinden geldim. Konserin sonunda, daha doğrusu konseri dinlerken, Cesare Pavese'nin günlüklerinden bir söz geldi aklıma. Tarihe not düşmek için yazıyorum:

"8 Şubat - Zaferin tadını çıkarabilmemiz için ölülerin dirilmesi, yaşlıların gençleşmesi, uzaktaki dostlarımızın dönmesi gerekir.  Biz bunun düşünü dar bir çevrede, bizim için bütün dünya sayılan bildik yüzler arasında kurmuştuk; şimdi büyüdüğümüze göre, yaptıklarımızın ve söylediklerimizin gene bu yüzlerde yansımasını isteriz. Oysa onlar yaşlanmış, ölmüş, kayıplara karışmışlardır. Bir daha dönmemecesine.  Bu durumda umutsuzca çevremize bakar, bizi yalnız bırakan, ama bizi seven, yaptıklarımıza hayranlık duyacak olan bu küçük dünyayı yeniden yaratmaya çalışırız. Ama böyle bir dünya yoktur artık."


Bir de, konser sırasında arkamdaki adam, yanındaki kadına o kadar çok şey anlatıp, o kadar çok şey konuştu ki; neredeyse arkamı dönüp; 

"Abla ben buraya karşıdan 3 vesaitle geldim. 3 vesaitle geri döneceğim. Üstüne bir de yağmur yağdı donuma kadar ıslandım. Vereceksen ver, konuşturup durma şu adamı. Şarkıları dinleyeceğim." demedim. Demem. Çünkü ben şehirli, eğitimli, cemiyette yeri olan bir beyim. Adamın ihtiyaçlar hiyerarşisine verdim. 

Şimdi uyumam lazım. Sabaha Ayasofya'ya, akşama da Kadıköy'e Petzold'un son filmine gideceğim. Bu kadar çok gezerken, ayağıma tatsız şeyler bulaşmasa bari.

4 Ekim 2025 Cumartesi

Bilader'le buluştuk


Hani bazen bir kedi görürsün veya başka bir şey ve fotoğrafını çekmek istersin. Alabildiğine öylesine bir görüntü,  öylesine bir an gibi görünür. Sanatsal bir yanı olmadığı gibi, toplumsal ya da varoluşsal mesajı falan da yoktur. Herkesin, her an görebileceği, sıradan bir anın fotoğrafıdır çektiğin. 

Ama o an'da öyle bir şey vardır ki, kendinin bile anlayamadığı şekilde, gelir ve ruhuna dokunuverir. "Nasıl yani?" dersin "Bunca emek verilmiş, süslenmiş püslenmiş, teknik şartnamelere uyulmuş fotoğrafa rağmen; neden "bu an", "bu görüntü" bana bu kadar dokundu. Nasıl beni böylesine içine aldı? Niçin ben onda kendimi buldum?"

Psikolojiye taparcasına iman etmiş modern dünya, bu konuda sana bir sürü şey söyler. Anılar der, bilinçdışı der, bilmem ne der. Ama ben buna inanmam. Çünkü Robert Bresson' un "Sinematograf Üzerine Notlar" kitabında okumuştum, "Her şeyi açıklayabileceğini düşünen psikolojiden, uzak dur" diyordu. Biliyorum, tanıyorum psikolojiyi. Ama onun, bu asılsız şekilde, "her şeyi açıklayabileceği iddiası"ndan dolayı gerektiğinde uzak durmayı tercih ediyorum. 

O zaman asıl sorumuza tekrar dönelim: O an, ya da o görüntü, neden kalbimize böylesine dokunur?Bence bunun cevabı, ruh tanışıklığı. Bezm-i elest. Çoktan unutmuş olduğumuz, ruhların o ilk tanışıklık zamanı.

Lafı çok uzatmayayım; bugün Bilader'le buluştuk ve ben bu tanışıklığı tekrar hatırladım. 

Çok merak ediyorum, acaba o ilk karşılaşmamızda, acaba daha başka kimleri çok sevdik? Ve ne zaman bir daha ayrılmamak üzere tekrar kavuşacağız?

3 Ekim 2025 Cuma

Âvâzeyi bu âleme Dâvûd gibi sal


Tarihte kaydedilmiş en uzun yaşayan kedi, 38 yıl 3 gün yaşamış. Genel olarak, ev kedilerinin ortalama yaşam süresi 12 ila 18 yıl arasında değişirmiş. Sokak kedilerinin ortalama ömrü ise; zorlu yaşam koşulları, hastalıklar ve kazalar nedeniyle 5 ila 8 yıl civarında imiş.

Fotoğrafta, bankta oturan (muhtemelen kardeş) sokak kedileri olduğuna göre, sokak kedisi olmakla kalmayıp bir de İstanbul arenasında yaşadıkları göz önünde bulundurarak, diyebiliriz ki ortalama yaşam ömürleri 5 yıldır.

5 yılı esas alarak geçmişe gidersek, bu kardeşlerin Büyük Büyük Büyük Büyükdedeleri ya da Büyük Büyük Büyük Büyüknineleri doğduğundan bu yana blog yazıyorum.

"Eğer ortalama bir sokak kedisinin yaşam süresini 5 yıl kabul edersek ve nesil süresini (yavruların üremeye başlayıp yeni nesil oluşturma süresini) de bu süreye yakın, örneğin 4-5 yıl olarak alırsak:

20 yıl önce yaşamış olan kedi, bugünkü kedinin yaklaşık 4. ila 5. kuşak önceki atası olacaktır (20 yıl/5 yıl=4 nesil).

İnsan dilindeki akrabalık terimleri bu kadar geriye giden nesiller için çok yaygın değildir, ancak genel terminolojiyi kullanarak onu şöyle adlandırabiliriz:

Büyükbaba (Dede): 1 nesil önce
Büyük Büyükbaba (Büyük Ebeveyn): 2 nesil önce
Büyük Büyük Büyükbaba (Büyük Ebeveynin Ebeveyni): 3 nesil önce

Bu durumda, 4. veya 5. nesil önceki ata için en uygun ve resmi adlandırma şudur:

"Dördüncü ya da Beşinci Kuşak Öncesi Atası"

Veya daha samimi bir dille, "Büyük Büyük Büyük Büyükdedesi" diyebiliriz. Ancak bu terim günlük dilde pek kullanılmaz." 

(Kaynak : Gemini)

NesilSüre (Yaklaşık)İnsan Terimi (Kabaca)
Bugünkü Kedi0 yılSiz
1. Nesil Önce4-5 yılEbeveyn (Anne/Baba)
2. Nesil Önce8-10 yılBüyük Ebeveyn (Dede/Nine)
3. Nesil Önce12-15 yılBüyük Büyük Ebeveyn
4. Nesil Önce16-20 yılDördüncü Kuşak Önceki Ata
5. Nesil Önce20-25 yılBeşinci Kuşak Önceki Ata

(Kaynak : a.g.e.)

Sen şimdi diyeceksin ki "Ben bütün bu boş bilgilere, gece gece neden maruz kalıyorum?" Tabi ben nezaketli bir adam olduğum için, "Blog okuma meraklısı olan sensin, bir tür sado-mazo ilişkisi diyebiliriz" demeyeceğim ve izah edeceğim. Şöyle ki;

Bundan yaklaşık 20 yıl önce bir hayal kurmuştum. Sonra bir şekilde yolum fotoğraftaki banka düştü. Bir süre bankta oturdum. Sonra biraz yürüdüm. Bir kaç bardak çay içtim. Sigara yaktım ve bir aydınlanma yaşadım: Hayalim gerçek olmuştu! İşte o an dünyaya bambaşka gözlerle bakmaya başladım. Sanki ikinci bir şans verilmişti ve yeniden dünyaya gelmiştim.

İşte ben, bu sevinçle geri dönerken, bankta uyuyan kedileri gördüm ve fotoğraflarını çektim. Çok tatlı uyukluyorlardı, ben de çektim. Mutlu insanlarda olur bu, bilirsin. Kedi fotoğrafı çeker, kelebek fotoğrafı çeker, kuşburnu fotoğrafı çeker. Pelit fotoğrafı çeken bile gördü bu gözler. -Palamut'a bizim oralarda pelit denir- Mutluluk işte, insana ne yaptıracağı belli olmaz.

Sonra bu akşam telefonumu karıştırırken, hayalimin gerçekleşmiş olduğu konusunda aydınlanmış ve mutlu bir haldeyken fark etmediğim bir şeyi fark ettim. Dedim "Ben bu hayali, bu kedilerin, Büyük Büyük Büyük Büyükdedeleri doğduğunda kurmuştum." Bir anda zamanın ne de hızlı geçtiğini ve geçeceğini hatırladım. 

Muhtemelen ben bu hayali kurduğumda, orada bu bank yoktu. Hatta o durak, o otobüs hattı bile yoktu. Kediler zaten yoktu. Ve yine kuvvetle muhtemel, bir 20 yıl sonra yine; ne o otobüs hattı, ne o durak, ne de o bank olacak. Kediler de olmayacak. Ben olur muyum bilmiyorum. 

O zaman dedim kalacak olan ne? Baki olan ne? Şairin dediği mi? Bir hoş seda mı?  

Zülf-i siyâhı sâye-i perr-i Hümâ imiş
İklim-i hüsne anın içün pâdişâ imiş

Bir secde ile kıldı ruh-i âftâbı zer
Hak-i cenâb-ı dost aceb kîmyâ imiş

Âvâzeyi bu âleme Dâvûd gibi sal
Bâki kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş

Görmez cihânı gözlerimiz yârı görmese
Mir'ât-ı hüsni var ise âlem-nümâ imiş

Zülfün esîri Bâkî-i bîçâre dostum
Bir mübtelâ-yı bend-i kemend-i belâ imiş

Bâki

Sevgilinin siyah saçları,
hüma kuşunun kanadının talih bağışlayan gölgesi imiş.
Onun için o, güzellik ülkesinin sultanı imiş.

Bir secde etmekle güneş gibi güzel yüzü altına dönüştü
Sevgilinin çevresinin toprağı nasıl bir kimya imiş

Yüksek sesini bu aleme Davut gibi sal
Çünkü bu gök kubbede baki kalan ancak hoş bir seda imiş.

Gözlerimiz sevgiliyi görmezse dünyayı görmez olur.
Onun güzelliğinin aynası varsa dünya görünür olur.

Bu biçare Baki zülfünün esiridir sevdiğim,
Bela kemendinin esaretinin bir tiryakisi imiş

Meraklısına :

Bugünlerde bloglarda adet olduğu üzere ben de bir şarkı paylaşayım: