Film bana Dostoyevski’nin "Suçun İçsel Doğası" fikrini hatırlattı.
Bunu yazmak istedim ama üşendim, YZ'ye yazdırdım:
Dostoyevski’ye Göre “Suçun İçsel Doğası”
1. Suç dışsal bir eylem değil, içsel bir durumdur.
Dostoyevski için suç, yasayı çiğnemekten önce insanın içindeki Tanrı düzenini bozmasıdır.
Yani biri öldürmeden, hırsızlık yapmadan önce bile suç işlemeye başlayabilir — çünkü suçun aslı ruhsal bir isyandır.
“İnsan Tanrı’yı kalbinden kovduğu anda her şeyi yapabilir.”
(Karamazov Kardeşler)
Raskolnikov, Suç ve Ceza’da bir cinayet işler; ama asıl “suç”, cinayetten önce başlar — kendi içinde “ben olağanüstü bir insanım, yasaların üstündeyim” diye düşündüğü anda.
2. Suçun kökü akılda değil, vicdanda aranmalıdır.
Dostoyevski, Batı akılcılığının “insan rasyonel bir varlıktır” iddiasını reddeder.
İnsanın eylemlerini belirleyen şey mantık değil, vicdan ve suçluluk duygusudur.
Raskolnikov’un teorisi mantıklıdır, ama kalbi dayanmaz.
Yani Dostoyevski’ye göre suç, “aklın yanılması” değil, “ruhun isyanı”dır.
3. Suç, insanın Tanrı’dan ve başkalarından kopma biçimidir.
Dostoyevski’de “suç” aslında bağ kaybıdır — insanın Tanrı’yla, toplumla ve vicdanıyla kurduğu ilişkiyi kesmesidir.
Bu yüzden suçluluk duygusu, cezanın kendisinden daha yakıcıdır.
Raskolnikov’un asıl cezası, mahkeme değil ruhsal yalnızlıktır.
“İnsan, yalnız kaldığı an suç işlemeye başlar.”
(Yeraltından Notlar)
4. Suç, yeniden doğuşun koşuludur.
Dostoyevski’de günah aynı zamanda bir arınma fırsatıdır.
İnsan suçla yüzleşmeden “yeniden doğamaz.”
Bu, Hristiyan düşüncesindeki kefaret fikrine benzer ama daha psikolojik bir biçimdedir:
İnsanın kendi içindeki karanlıkla yüzleşmesi gerekir ki, ışığı fark edebilsin.
“Kurtuluş, suçun derinliğini kabullenmekle başlar.”
5. Toplumsal değil, varoluşsal bir suç anlayışı
Modern hukuk suçun topluma verdiği zararı ölçer.
Dostoyevski ise suçu, insanın kendi ruhsal birliğini bozması olarak görür.
Bu yüzden onun karakterleri, “mahkeme önünde değil, vicdanın önünde yargılanır.”
Sonuç:
Dostoyevski’ye göre suçun içsel doğası, insanın Tanrı’dan, vicdandan ve sevgiden kopma anıdır.
Kişi bunu fark ettiğinde — ister pişmanlıkla ister çöküşle — insan olmanın en çıplak hâline ulaşır.
Bu yüzden onun romanlarında suç, sadece yıkım değil, ruhsal farkındalığın başlangıcıdır.
- - -
🎬 Bonjour Tristesse (Merhaba Hüzün) - 2024
— Hüzün, suçun yankısıdır —
Cécile, görünürde masum bir genç kızdır; yaptığı tek şey, bir yaz tatilinde, babasının sevgilisini kıskanmak ve olayları biraz karıştırmaktır.
Ama Dostoyevski’nin ölçüsüne göre, suç eylemle değil niyetle başlar.
Cécile’nin “küçük planı” — Anne’i uzaklaştırmak, özgürlüğünü korumak — onun içsel düzenini bozar.
Dostoyevski der ki:
“İnsan Tanrı’yı kalbinden kovduğu anda her şeyi yapabilir.”
(Karamazov Kardeşler)
Cécile tam da bunu yapar: babasını, sevgi anlayışını, kendi vicdanını “kendi keyfi özgürlüğü” uğruna susturur.
Onun “oyunu” bir cinayete dönüşmez belki ama bir vicdan ölümüne yol açar.
Anne’in kayboluşu, aslında Cécile’nin içsel sessizliğe gömülmesidir — bir tür Dostoyevskiyen çöküştür.
Suçun İçinde Uyanan Vicdan
Suç ve Ceza’da Raskolnikov cinayetten sonra şöyle der:
“Ben yaşamak istedim, o yüzden öldürdüm. Şimdi ise yaşarken ölü gibiyim.”
Cécile de yaz sonunda aynı noktadadır. O da “yaşamak, özgür olmak” isterken kendi ruhunun derinliklerinde ölü bir bölge yaratır. Hüzün, filmde bu ölü bölgenin yankısıdır.
Filmin sonundaki aynaya bakış — “Bonjour tristesse” — aslında Dostoyevski’nin “vicdanın uyanışı” anıdır.
İnsan, kendisini suçunun içinden ilk kez görür.
Hüzün: Suçun Ardındaki Farkındalık
Dostoyevski’ye göre suçun asıl amacı cezayı hak etmek değildir; insanın kendini bilmesi için gerekli bir karanlık geçittir.
Cécile’nin yaşadığı hüzün bu yüzden bir ceza değil, bir uyanıştır.
Artık ne tatilin ne de gençliğin masumiyeti kalmıştır; sadece farkındalığın acısı — yani Dostoyevski’nin dilinde: vicdanın yeniden doğuşu.
Sonuç
“Bonjour tristesse” — Merhaba hüzün —
bu cümle, aynı zamanda Merhaba suçum, merhaba kendim demektir.
Cécile’nin sessiz gözyaşı, Dostoyevski’nin karakterlerinde olduğu gibi hem bir yıkımın hem de bir kurtuluşun habercisidir.
Çünkü insan, hüzünle yüzleşmeden ruhun ışığını bulamaz.
- - -
İstersen bu metni, film kulübü için “psikolojik-felsefi çözümleme” başlığıyla Word dosyası (tek sayfa, sade tasarımda), haline getirebilirim.
İster misin?

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder