Herkes bilir ki; bazı sabahlar, bazı kuleler, bazı ışıklar, bazı yansımalar, bazı bulutlar, bazı dingin denizler, bazı mutluluklar, çok nadir bir anda, bir arada olurlar. O yüzden hiç üşenmeyip, utanmayıp, utandırmadan, arabadan inip fotoğrafını çekmeniz gerekir.
Sonra 'o an' biter ve bir arada olan her bir şey, uzayın boşluğuna doğru, kendi yollarına giderler. 1587 yılının sonbaharında, 635 yılının sabahında, M.Ö. 115 'in Eylül'ünde ya da 2025'in son günlerinde olduğu gibi.
O anlarda aklıma hep John Berger'le Martine Franck'in faksla yazışmaları gelir.
John,
Hep sen bana sorular sorup duruyorsun. Ben de sana bir soru sorabilir miyim? Mutlu musun?
Martine
08/03/98 - 10:05
Martine,
Mutlu muyum? Mutluluğun bir hal olduğuna inanmıyorum aslında. Mutsuzluk olabilir ama mutluluk, doğası gereği, anlıktır. O an bir kaç saniye sürebilir, bir dakika, bir saat, bir gün ve bir gece, ancak bir hafta böyle gitmesinin mümkün olabileceğini düşünmüyorum hiç. Mutsuzluk ekseriya uzun bir roman gibidir. Mutluluk fotoğrafa benzer daha çok! Ve senin dediğinle yakından ilintilidir: bir şeye hayranlıkla bakakalmak gibi.
John
11/03/98 - 15:34
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder