1 Kasım 2025 Cumartesi

Sessizlik



Sessizlik. Fotoğraflarıma baktığında ilk duyduğun bu olmalı.

Gürültü yok. Sahne yok. Her detay, olması gerektiği yerin mutlak huzurunda. Tek ve biricik.

Işığın kendi kendine nefes aldığı anlar. Su üzerindeki teknenin duruşu. Dağların o puslu çizgisi. Gökyüzündeki hafif bulutlar. Bayrağın kırmızısı. Hepsinde aynı şey: Duruluğu arama isteği.

Doğa bir fon değil. Doğa bir yansıtıcı. Esinti, bir eylem. Işığı bölen su. Teknenin yalnızlığı. Ufukta kaybolan dağlar.

Katmanlar. Boşlukların katmanları. Sessizliğin katmanları. Sessizliğin içindeki sessizlik.

Ben anı sahiplenmiyorum. Sadece tanıklık ediyorum. Olgunlaşmasını bekliyorum. Işığın sözsüzleşmesini.

Bu, zamana duyulan saygı. Geçmişi tutmuyorum, şimdiyi şişirmiyorum. Sadece o anın çıplak gerçekliğini seviyorum.

Gündelik olan kutsal değil. Ama aynı zamanda görülmeye değer. Anın sessiz kanıtları.

Karelerim sana bir manzarayı anlatmıyor. Amacım bu değil. Sana bir bakış açısı sunuyor.

Bazen gölün yüzeyinde ince, kırılgan bir huzme. Bazen dağların gölgesinde saklanan minimal bir tekne figürü. Daima dürüst. Daima ağırbaşlı. Kendi sadeliğinde bütün.

Yüksekten bakmayı reddediyorum. Tam göbekten, insan mesafesinden.

O huzurla karışık melankoli bu yüzden. Çünkü nihayetinde şunu biliyoruz:

Görmek; mutlak sükûnettir.

3 yorum:

  1. peki insanlardaki bu telaş,göremediklerinden mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bak bu zor soru işte. Telaşlı oldukları için mi göremiyorlar? Göremedikleri için mi telaşlılar? Tamam önce kolaya kaçalım ve her ikisi de diyelim.

      Zor olan sanırım, "Bir saniye! Burada durayım! Hiçbir şey yapmadan burada durayım. Kafamdaki sesleri de dinlemeyeyim. Sadece durayım." demek.

      İnsan bunu bir defa yapabildi mi, ondan sonrası "al gözüm seyreyle" dedikleri. Yani sislerin dağılmaya başladığı, manzaranın fluluktan netliğe geçtiği dönem.

      Hah, işte burada yine dur! Panik yok. Derin bir nefes al ve yeniden bak manzaraya. Puslu havada, bin bir korku, endişe, umut ve beklentiyle bakıp canavarlar, periler, ejderhalar, prensesler, prensler sandığın şeylerin aslında senin benim gibi insanlar olduğunu fark et.

      Ama yine sıkma canını, yine telaşa kapılma. Sadece bakmaya, görmeye, seyreylemeye devam et.

      İşte o zaman, bütün çıplaklığı ile gördüğün dünyada bile -hatta asıl orada- sevilebilecek bir şeyler olduğunu fark edebilirsin. Tabi bunlar hayalinde kurguladığın şeylere benzemeyecektir ama zaten "büyülü gerçekçilik" de zaten bunun için yok mu? Madem buralara kadar geldin, bunca şey gördün; o kadarcık büyücülüğü de sen yapıver kendin için. En azından ben bu aralar böyle yapmaya çalışıyorum.

      :)) Soruna cevap olmadı muhtemelen yazdıklarım. Ama ne yapayım ben de bunu yazmak istedim.

      Hoşgeldin Ayşe.

      Sil
    2. teşekkür ederim.

      Sil