1910’ların California’sında geçen hikâye, bir çiftçi ile iki oğlunun çatışması etrafında döner. Film, doğrudan Habil 've Kabil'in hikayesinden beslenir. Cal (James Dean), babasının sevgisini kazanmak isteyen ama “kötülüğe meyilli” olarak görülen oğuldur; Aron ise masum ve “iyi” olandır.
Ancak yönetmen Elia Kazan, net bir “iyi” ve “kötü” ayrımı yapmaz. Ona göre, Cal’in “günahı”, aslında sevgisizlikten doğar; kötülüğü bir seçim değil, anlaşılma çabasıdır.
Steinbeck’in romanındaki merkez kavram, Kazan’ın filminde de korunur:
“Timshel — Thou mayest” → “Sen seçebilirsin.”
Yani insan hem günahı hem affı seçebilir.
Film, “iyi kardeşin ölümü”yle değil, “kötü kardeşin farkındalığıyla” biter. Cal’in sonunda babasıyla barışması (ve Aron’un ölümüyle gelen farkındalık), insanın kendi gölgesiyle yüzleşmeden kurtuluşun olamayacağını simgeler.
James Dean’in ilk başrolüdür ve bir anda sinema ikonuna dönüşür. Elia Kazan ise, film boyunca bizi görselliğe ve cinemascope’a doyurur.


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder