20 Kasım 2025 Perşembe

Bi Düğün Kameramanı


Bi Gan (Düğün Kameramanı)

Adam geçmişte ekmeğini kazanmak için düğün kameramanlığı yapmış ya, oymuş 1 saatlik kesintisiz planların sırrı.

Zaten tipe bakınca da tam bir düğün kameramanı tipi var. Hiç öyle sanat sepet tayfaya benzemiyor. Ama gözlerinin tam bebeğinde farklı bir şeyler olduğu belli.

Sinema okuluna falan da gitmemiş, sanat sinemasına da çok uzakmış. Sonra bir gün Tarkovski'nin Stalker (İz Sürücü) 'sünü izlemiş. Bir gün dediğime bakmayın, günlerce sürmüş. Neredeyse dakika dakika. "Çok sıkılıyordum ama bırakamıyordum da" diyor.

O günlerini düşünün, elinde bir kamera, tanımadığı insanların en mutlu günlerini kaydediyor. Gelinle damadı takip ediyor, masaların arasında dolaşıyor, pistte oynayanları, kenarda sıkılıp sigara içen amcaları izliyor. "Kesme" yapma lüksü yok; hayat akıyor ve o, bu akışı bölmeden, kamerayı bir misafir gibi kalabalığın içinde gezdiriyor.

Bilirsiniz, düğün videolarında hayat kurgulanmaz, olduğu gibi akar. İnsanlar rol yapmaz, sadece yaşarlar. Onun filmleri de kesintisiz akıp gidiyor. Film bittiğinde eski bir düğün videosunu izleyince ne hissederseniz, tam olarak aynısını hissediyorsunuz.

Bir de şunu söylemeden edemeyeceğim: Filmlerinde rüyaların veya hatıraların olduğu sahneleri, hiç görüntü oyunlarına girmeyip, şimdiki zaman gibi gösteriyor ya, işte ona bayılıyorum. "Rüyalar ve hatıralar da bugünün içindedir ve gerçektir" diyor, gibi geliyor bana. Sonuçta sadece düğün kameramanı değil, yönetmen, senarist, fotoğrafçı ve şair.
  • 2010 – Guang Sui Ying Dong Öğrenci Film Festivali, Birincilik Ödülü (South)
  • 2013 – 19. Hong Kong ifva Ödülleri, Asian New Force: Özel Mansiyon (Diamond Sutra)
  • 2015 – 52. Golden Horse Ödülleri, En İyi Yeni Yönetmen (Kaili Blues)
  • 2015 – 52. Golden Horse Ödülleri, FIPRESCI Ödülü (Kaili Blues)
  • 2015 – 52. Golden Horse Ödülleri, Asian Cinema Observer Öneri Ödülü (Kaili Blues)
  • 2015 – 68. Locarno Film Festivali, En İyi Çıkış Yapan Yönetmen (Kaili Blues)
  • 2015 – 68. Locarno Film Festivali, En İyi İlk Film – Özel Mansiyon (Kaili Blues)
  • 2015 – 37. Nantes Üç Kıta Festivali, Montgolfière d’Or (En İyi Film) (Kaili Blues)
  • 2016 – Çin Film Yönetmenleri Birliği Ödülleri - Yılın Genç Yönetmeni (Kaili Blues)
  • 2016 – Asya Pasifik Sinema Ödülleri , Genç Sinema Ödülü – Özel Mansiyon (Kaili Blues)
  • 2018 – TOKYO FILMeX, Öğrenci Jüri Ödülü (Long Day’s Journey into Night)
  • 2018 – 55. Golden Horse Ödülleri, En İyi Görüntü Yönetimi (Long Day’s Journey into Night)
  • 2018 – 55. Golden Horse Ödülleri, En İyi Ses Efektleri (Long Day’s Journey into Night)
  • 2018 – 55. Golden Horse Ödülleri, En İyi Özgün Film Müziği (Long Day’s Journey into Night)
  • 2022 – 31. Philadelphia Film Festivali, En İyi Yönetmen Mansiyonu (A Short Story)
  • 2025 – 78. Cannes Film Festivali, Özel Ödül / Prix Special (Resurrection)


Rüya, hatıra ve gerçeğin tek bir uzun şiirde birbirine karıştığı film. (Zaman yok)


19 Kasım 2025 Çarşamba

Birisi

 



Sonbahar

R. M. Rilke, 1902

Yapraklar düşüyor, düşüyor uzaklardan,
Sanki göklerde solan uzak bahçelerden.

İstemeyerek, sanki reddeder gibi düşüyorlar.

Ve geceleri ağır dünya düşer
Bütün yıldızlardan yalnızlığa.

Biz de düşüyoruz, bak bu elime, düşüyor
Ve başkalarına bak: herkesin hali aynı.

Ama yine de vardır Birisi, ki bu düşüşü
Sonsuz bir yumuşaklıkla ellerinin içinde tutar.

Kuantum, emektir

Belki diyorum, bir gün, sadece reklam senaryolarımı değil de, hikayelerimi de filme dönüştürürler. 

O zaman şey olur, kendini gerçekleştirme. Acayip mutlu olurum. 

Belli mi olur. 

Hem neydi Kuantum? Emekti 😁

  • Kuantum = Sonsuz ihtimaller alanı
  Süperpozisyon: sistem aynı anda birçok ihtimaldedir.
  Her şey küpün içinden çıkar” metaforu
  • Gözlem, ihtimali belirginleştirir
  Gözlem yapıldığında sistem tek ihtimale “çöker”.
  “Ne istersek, odaklandığımız şey bize açılır” metaforu 
  • Odaklanılan ihtimal güçlenir
  “Enerjini verdiğin ihtimal büyür.”
  • Her parça bütünün bilgisini taşır
  Kuantum dolanıklık + holografik prensip:
  “Bir noktada evrenin tüm potansiyeli vardır.”
  • Küpün içindeki her yüzün farklı bir çözüm/evren olması metaforu  

Bir yazılım firması (B.) için yazdığım reklam senaryosu: 

B.’nin Quantum Küpü  (Kavramsal Tanım) 

“Quantum Küpü, 
belirsizlik dönemlerinde karar almayı sağlayan, 
çoklu olasılıkları aynı anda modelleyen,
B.’nin stratejik düşünme çerçevesidir.”

İçindeki 3 ana eksen:

1. Zaman Ekseni (Geçmiş → Şimdi → Gelecek)
  • Trend analizi
  • Senaryo üretimi
  • Zaman bazlı risk/etki öngörüsü
2. Olasılık Ekseni (Düşük → Orta → Yüksek Olasılık)
  • Olasılık haritaları
  • Veriye dayalı tahminler
  • Fırsat pencereleri
3. Etki Ekseni (Operasyonel → Finansal → Stratejik Etki)
  • Etki büyüklüğü
  • Kaynak optimizasyonu
  • ROI/Value skorları
Bu 3 boyut : Quantum Küpü

Ve her karar, bu 3 boyutun kesişiminde değerlendirilir.

B.’nin Quantum Küpü Neyi Sunar?

Klasik strateji 2 boyutludur (risk–fayda).

Quantum Küpü ise 6 yüz – 8 köşe – 3 eksen ile 
“çoklu gerçeklikleri” aynı anda analiz eder. 
Bu da B.’nin farkını oluşturur:

“Belirsiz dünyada tek bir doğrusal yol yok; 
en iyi yol, tüm paralel ihtimallerin haritalandığı 
Quantum Küpü ile bulunur.”


🎬 B. QUANTUM MANIFESTO — FİNAL GÖRSEL LİSTE

(52 saniyelik metinle birebir eşleşmiş, sahne sahne, görsellerin kesin listesi)

0:00 – 0:03 | SAHNE 1 – “Başlangıç / Işık Noktası”


Görseller:

• Tamamen karanlık bir boşluk
• Ortada tek bir mavi ışık noktası titreşiyor
• Hafif parçacıklar etrafta hareket etmeye başlıyor
• Sony CE Vision estetiğinde “sessiz doğuş”

Ana mesaj: “Her şey bir ihtimalle başlar.”

0:03 – 0:07 | SAHNE 2 – “Quantum Küpünün Doğuşu”



Görseller:

• Işık parçacıkları hızla birleşir
• 3D neon mavi Quantum Küpü oluşur
• Küpün yüzeylerinde ince veri çizgileri akar
• Küp yavaşça dönüyor

Ana mesaj: Sonsuz ihtimaller.

0:07 – 0:13 | SAHNE 3 – “Teknoloji Evrimine Dalış”



Görseller:

• Veri tüneline giren kamera
• Dijital ikiz simülasyonu (fabrika veya cihaz planı)
• IoT sensör verileri yanıp söner
• Yapay zeka grafik ekranı
• Kod yazan bir mühendis (ekranda küp yansıması)

Ana mesaj: Teknoloji insan için vardır.

0:13 – 0:20 | SAHNE 4 – “Sektör Portalları Açılıyor”

Quantum Küpü her yüzünde bir sektörü açar:


Görseller:

• Üretim: Robot kol, kıvılcımlar, otomasyon hattı
• Sağlık: Doktor holografik anatomi inceliyor
• Eğitim: VR gözlüğü kullanan çocuk
• Enerji : Türkiye/Avrupa haritası üzerinde neon veri hatları
• Tasarım → Ürün:
CAD ekranı → 3D prototip → gerçek ürün

Ana mesaj: Her sektörde hayatı kolaylaştırıyoruz.

0:20 – 0:26 | SAHNE 5 – “Analiz → Soru → Çözüm”


Görseller:

• Ekip holografik ekranda süreç problemi inceliyor
• Küpün içinde “sorunun” görsel modeli parlıyor
• Işık küpten dışarı çıkar → çözüm yolu belirir
• Küp “cevabı açıyormuş” gibi animasyon

Ana mesaj: Küp doğru soruya doğru cevabı açar.

0:26 – 0:33 | SAHNE 6 – “Çocuklar & Gençler / Gelecek”

Görseller:

• Parkta koşan çocuklar (sıcak tonlu ışık)
• Bilgisayar başında kod öğrenen kız çocuğu
• VR ile öğrenen genç
• Çocuğun gözünde ışık & teknoloji yansıması

Ana mesaj: Gelecek onlara dokunduğunda anlamlıdır.

0:33 – 0:40 | SAHNE 7 – “Toplumsal Fayda / Nesiller Arası Bağ”


Görseller:

• Genç birinin yaşlı birine yardım ettiği sahne
• Doğal ışık, sıcak renkler
• Yaşlı adamın gülümsemesi + gencin eli omzunda
• Toplum, iyilik, insan bağı vurgusu

Ana mesaj: Gerçek değer insana faydadır.

0:40 – 0:47 | SAHNE 8 – “Quantum Birleşmesi – İnsan + Teknoloji + Sektör”

Görseller:

• Quantum Küpü yeniden belirir

• Küpün yüzeylerinde dönen video kolajı:

Çocuklar
Üretim
Sağlık
Eğitim
Veri akışı
Yapay zeka

• Küp hızla döner, ışık yoğunlaşır

• Tüm dünya “küpte birleşiyormuş” gibi görünür

Ana mesaj: Gelecek insan + teknoloji birleşimidir.

0:47 – 0:52 | SAHNE 9 – “Final / B. Logo”

Görseller:

• Küp çözünmeye başlar
• Parçacıklar göz alıcı bir ışığa dönüşür
• Mısır mavisi tonunda B. logosu belirir
• Siyah + neon mavi arka plan
• Minimal, sessiz, güçlü

Ana mesaj:

“B.
Teknolojiyi, insanın geleceği için kullanan marka.”

18 Kasım 2025 Salı

Hayatta Kalma Becerileri


(Şiirsel kısa film taslağı)

AÇILIŞ

Kara ekran.

Yavaş yavaş beliren beyaz yazılar:

“Hayatta kalma becerileri:

Yemek. 
Ateş. 
Su. 
Barınak. 
Zihinsel dayanıklılık.”

Cümle silinir.
Karanlık çözülür.

Tek odalı, eski bir apartman dairesi.
Sabah.
Şehrin boğuk uğultusu içeride: 
uzaktan bir korna, 
ince bir matkap sesi, 
komşunun televizyonu, 
aşağıda kapanan bir dükkan kepengi.

Adam masada oturuyor.
Önünde yıpranmış bir kitap:
“Temel Hayatta Kalma Rehberi”.
Bazı satırların altı fosforlu kalemle çizili.

Kitabın sayfasına yakın plan:
Küçük, titrek bir el yazısıyla kenara düşülmüş not:

“Bu kitabı ne zaman almıştım?”

Kamera bu sorunun üzerinde bir an oyalanır.
Karanlığa hafif kesme.
Tek bir kelime belirir:

... YEMEK

1. BÖLÜM – YEMEK

Buzdolabı açılır.
İçeriden beyaz bir ışık taşar; 
oda olduğundan daha boş görünür.
Raflarda:
Yarım soğan, 
iki domates, 
ucu kurumuş bir peynir, 
küçük bir tereyağı parçası, 
yalnız bir limon.

Adam hiçbirini dramatize etmez.
Sanki bir envanter çıkarır gibi, tek tek bakar.

Mutfak masasında, açık kalan kitap:
Parmak şu satırda durur:

“Yemek:
En basit malzemeyle bile, bedenin devam etmesini sağla.
İsraf etme.”


Soğan doğranır.
Bıçağın tahtaya vurma sesi düzenli, neredeyse metronom gibi.
Arada dışarıdan geçen bir dolmuşun fren sesi karışır bu ritme.

Ufak bir tencerede yağ kızar.
Domatesler, soğanla birlikte tencereye düşerken, televizyonun ışığı duvarı yıkar geçer.
Ekranda kriz haberleri, savaş görüntüleri, seller, tartışma programları görünür, sesi kapalı.
Dünyanın gürültüsü, adamın mutfağında sadece ışık olarak dolaşır.

Adam basit bir yemek hazırlar.
Masanın üzerine koyar.
Oturur.
Yemeğin buharı hafif hafif yükselirken, kitap hala masadadır.
Göz ucuyla kitaba bakar, sonra tabağa döner.
Tabağın dibini ekmekle sıyırır.

Küçük bir an:
Sanki bir ritüelin son hareketi gibi, 
tabağın kenarına bastırır, sonra ağzına götürür.

Tabak boşaldığında, şehir aynı sesle devam eder.

Karanlığa kesme.

Tek kelime belirir:

... ATEŞ

2. BÖLÜM – ATEŞ

Akşam.
Şehrin ışıkları pencereden içeri dağılmış.
Karşı binanın balkonunda çamaşırlar kıpırdamadan duruyor; 
rüzgar yok.
Adam mutfakta ocağı yakmaya çalışır.
Bir, iki, üç kez.
Gaz sesi gelir, ama alev yok.
Çakmak tıklar, tıklar, tıklar.

Sessizlik uzar.

Kitabın sayfası:
Sanki kendi kendine açılıvermiş gibi, şu cümlede kalır:

“Ateş:
Isı, ışık, güvenlik.
Ateş yoksa, gece uzar.”


Adam çekmeceyi açar.
Eski, küçük bir kamp ocağı çıkar.
Yanında küçük, tozlu bir kartuş.
Elinde, iç mekânda ateş yakmanın tedirginliği.
Pencereyi hafifçe aralar.
Sanki içeride orman dumanı birikecekmiş gibi.
Ocağı yakar.
İlk alev bir an yükselir, yüzünü geri çeker.
Sonra alev sakinleşir; sabit, 
küçük bir mavi sarı karışımı.

Bu küçük ateş, mutfağın karanlık köşelerini yeniden çiziyor:
Duvardaki çatlakları, 
fayans arasındaki kirleri, 
camdaki lekeleri görünür kılıyor.

Adam sandalyeye oturur.
Ellerini alevin yakınında bekletir, 
ısınmak için değil, 
sanki ateşle tanışmak için.


Arka planda, komşu daireden bir kahkaha sesi gelir, 
hemen ardından televizyon jingle’ı.
Adam başını çevirmeden dinler.
Sonra gözlerini yeniden ateşe çevirir.

Masada duran mum.
Kibrit kutusu açılır, 
tek bir kibrit çöpü seçilir, 
usulca yakılır.
Mumda yeni bir ışık doğar.
Mutfakta artık iki kaynak var: 

kamp ateşi ve mum.

Kitabın sayfası rüzgarsız bir odada hafifçe titriyor gibi.
Gölge, harflerin üzerinden geçiyor.

Karanlığa kesme.

Tek kelime:

... SU

3. BÖLÜM – SU

Sabah.
Lavabo başı.

Musluk açılır.
İnce, halsiz bir su akışı… 
sonra kesilen bir nefes gibi durur.
Borulardan gelen boş “gluk” sesi odada yankılanır.

Adam şaşırmaz.
Bir süre musluğa bakar, 
sanki bir şey söylemesini bekler.
Sonra su kesikleriyle artık dost olmuş biri gibi, musluğu sessizce kapatır.

Mutfakta, kenarda duran plastik şişeler:
Bazıları yarım, bazıları boş.
Şeffaf bedenler, içinde azalan bir ışık taşıyormuş gibi.

Kitapta kısa, kuru bir cümle:

“Su:
Onsuz üç gün.”


Adam bir şişeden çaydanlığa az miktar su döker:
Kalanı dikkatle ağzını kapatır.
Diş fırçalarken, ağzını çalkalamak için sadece iki küçük yudum kullanır, 
üçüncü yudumu yutar.
Kaybedilecek su yok; her yudum bir karar.

Dışarıda, sokak çeşmesi.
Küçük bir kuyruk.
Bidonlar,
damacanalar, 
rengarenk plastik kovalar.

Adam, elinde iki basit şişeyle sıranın en sonuna geçer.
Kimseyle göz göze gelmez.
Ama herkesin elindeki su kaplarını tek tek inceler; 
sanki ormandaki diğer canlıların kabuklarını, gövdelerini inceliyormuş gibi.

Sırada, önünde bir çocuk var.
Çocuk sıkılır, şişesiyle oynarken biraz suyu yere döküverir.
Annenin sabırsız sesi duyulur; 
ama sözcükler anlaşılmaz, 
sadece tonu kalır.

Adam, refleks gibi, 
kendi şişesinden biraz suyu çocuğun şişesine boşaltır.
Hesap yapmadan, ölçmeden.

Dökülen suyun yerde oluşturduğu küçük leke ile şişeye dolan yeni su, aynı sahnenin iki uç noktası.


Çocuk, teşekkür edip etmeyeceğini bilemez.
Kısa bir bakış, çekingen bir yarım gülümseme… yetmez bile.
Ama adam için bu, günün ilk insan temasıdır.
Çocuğun bakışında, farkında bile olmadığı bir “tanıklık” vardır.

Şehir uğulduyor, çeşme başında her kap biraz daha doluyor.

Karanlığa kesme.

Tek kelime:

... BARINAK

4. BÖLÜM – BARINAK

Koridor sesi.

Kapı çalar.

Kameraya gösterilmeyen bir yüz, kapının aralığından konuşur: 
ev sahibi, görevli ya da temsil ettiği her şey.
Biz sadece sesin titresini duyarız; 
kelimeler eksik, 
cümleler yarım kalır:

“...kira...”
“...süre doluyor...”
“...bina yenilenecek...”
“...bir ay içinde…”

Adam sadece dinler.
Konuşmaz.
Başını hafifçe öne eğerek, neredeyse görünmez bir “tamam” işareti verir.

Kapı kapanır.
Koridorun ışığı kesilir, 
ev yeniden kendi loşluğuna döner.

Kitapta, sayfanın ortasında, kısa bir paragraf:

“Barınak:
Dışarısı değişken.
Dayanıklılık içerde.”


Adam dolabın en üst rafına uzanır.
Tozlu bir çanta indirir.
Küçük bir kamp çadırı.

Salonda, televizyonun karşısındaki halının üzerine çadırı kurmaya başlar:
Direkler, 
kumaş, 
fermuarlar.
Her klik sesi, evin içinde yeni bir coğrafya yaratır.

Salon, bir anda ikiye bölünür:

Dış taraf; eski eşya, televizyon, koltuk.
İç taraf ; çadırın mavi/yeşil kumaşının ardında, küçük bir dünya.

Çadırın içine bir yastık,
ince bir battaniye,
kitap, 
küçük bir su şişesi, 
el feneri bırakır.

Bunu yaparken, sanki bir çocuk için saklanma yeri hazırlıyormuş gibidir.

Işıkları kapatır.

Çadırın içindeki fener yanar.
Kumaştan süzülen sarı ışık, odanın karanlığına yumuşak bir leke düşürür.
Dışarıdan bakınca, apartman dairesinin ortasında, 
şehir göğünde kaybolmuş küçük bir yıldız gibidir bu çadır.

Adam fermuarı çeker, 
içeride kaybolur.

Bir süre sadece şunları duyarız:

Uzak bir siren, 
komşunun çektiği sifon, 
binanın eski tesisatından gelen ince uğultu.

Sonra sessizlik.

Karanlığa kesme.

Tek kelime:

... ZİHİNSEL DAYANIKLILIK

5. BÖLÜM – ZİHİNSEL DAYANIKLILIK (FİNAL)

Sabah.
Çadırın içinde uyanan adam.
Fermuar yavaşça açılır.
Dışarıya hafif bir ışık sızar.
Perdeden içeri giren gün, şehrin bugün de uyumadığını hatırlatır.

Masa.
Aynı masa.
Bu sefer kitabın yanında bir defter var.

Adam oturur.
Kalemi eline alır.
Kitaba değil, deftere bakar.

Sayfanın en üstüne tarih yazar.
Altına kısa cümleler düşer; sanki kendi hayatta kalma rehberini yazıyormuş gibi:

“Şehirde hayatta kalmak için:
1. Yiyecek bul.
2. Biraz sıcaklık yarat.
3. Susuz kalma.
4. Kendine bir köşe kur.
5.  ”

Beşinci maddeyi yazmaz, kalem durur.
Cümle, havada asılı kalır.

Mutfağın sessizliğinde yalnızca duvardaki saatin tik takları duyulur.
Şehrin gürültüsü bile bir an geri çekilmiş gibidir.

Adam telefonunu eline alır.
Rehbere göz gezdirir; isimler akar:

“Bakkal, Eczane, Eski İşyeri, Banka Şube…”

Hiçbiri “aranacak kişi” gibi görünmez.
Hepsi bir tür hizmet, işlem, mecburiyet.
Telefonu masaya bırakır.

Defterdeki beşinci maddeye tekrar bakar.
Bir karar verirmiş gibi yavaşça kalkar.
Kapıya yürür.
Kapı kolunu tutan el, çok hafif titrer.
Ama geri çekilmez.

Kapı açılır.
Koridor.

Sessiz, boş gibi görünen koridorda, aslında küçük detaylar vardır:
Duvara dayalı bir süpürge, 
yere düşmüş eski bir broşür, 
tavandan sarkan örümcek ağı,
merdiven boşluğundan süzülen zayıf gün ışığı.
Karşı dairenin önünde yaşlı komşu, 
elinde bağlanmamış bir çöp poşetiyle eğilmiş durmaktadır.

Poşet ağzı kapanmaz, içindekiler çok hafif görünür: 
biraz sebze artığı, 
eski gazete, 
boş bir süt kutusu.

Adam bir an durur.
Bu an, filmin en uzun sessizliklerinden biridir.
İki insan arasında, henüz kurulmamış bir cümlenin süresi kadar.

Sonra basit, düz bir sesle:

“İsterseniz ben atayım.”

Kadın başını kaldırır.
Gözlerinde şaşkın ama abartısız bir yumuşama.
Sanki yıllardır apartmanda herkesin birbirinin yüzünü bildiği, 
ama kimse kimseye seslenmediği bir düzende,
ilk defa biri cümle kurmuştur.

“Olur… Sağ ol.” der komşu;

kelimeler çok az, ton sakindir.
Çöp poşeti el değiştirir.

Ellere yakın plan:
İki yabancı, ince bir naylon üzerinden ilk kez temas eder.

Adam merdivenlere yönelir.
Koridorda sadece ayak sesleri kalır.

Apartman kapısı açılır, 
dışarının ışığı anlık bir patlama gibi içeri doluverir; 
hemen ardından kapı kapanır, 
koridor yeniden loşluğuna gömülür.

Ama biz artık bu loşluğun içinde yalnızca duvarları değil, 
bir ihtimalin izini de görürüz.

Dışarıda, apartmanın önünde, 
adam çöp poşetini konteynere bırakır.
Boş eliyle cebini yoklar; 
hiçbir şey bulmaz, 
ama elini cebinde bırakır.

Kısa bir süre sokakta durur.

Şehir akmaya devam eder:
Otobüs durağında iki kişi konuşuyordur,
bir motosiklet hızla geçer,
uzakta bir siren.

Adam başını biraz kaldırır, 
gökyüzüne bakar.

Gökyüzü, 
kablolarla, 
antenlerle, 
balkonlarla bölünmüş olsa da, 
ordadır.

Yüzünde, fark edilmesi bile zor bir değişim:

Ne gülümseme, ne hüzün.

Sadece içeride bir yerin, 
çok az da olsa, gevşediğini hissettirir.

Kamera yavaşça uzaklaşırken, 
ses olarak yalnızca şu cümleyi duyarız
ve yazı belirir. 

bu bir iç ses mi, 
kitapta okuduğu satır mı, 
yoksa bizim uydurduğumuz bir ses mi, 
belli değildir:

“Hayatta Kalma Becerileri:

Yemek. 
Ateş. 
Su. 
Barınak.
Ve bir insan sesi.”

17 Kasım 2025 Pazartesi

Evdeyim, Ama ...

 

🎬Evdeyim, Ama... (Ich war zuhause, aber) - (2019)

Angela Schanelec:

"Ozu'nun filmlerini uzun zaman önce izledim. O filmlerde çok ama çok derin bir nezaket ve merhamet var. Karakterlerine bakış açısı ve onları filme alış biçiminde.

"Doğdum, Ama... " (Ozu'nun filmi) her zaman söylediğim gibi, en güzel film ismi.

Benim filmim olan, "Evdeydim, Ama..." da bu evrenin bir nevi küçültülmüş hali."







🎬Doğdum, Ama ...(I Was Born, But...) -1932